Tıp bazı durumlarda hastalık yerine belirtileri tedavi etmeye yöneliyor. Bu durum ilaç şirketlerinin ve özel çalışan hastanelerin işine gelse de benim canımı sıkmaya devam ediyor.

Aslında bu süreçte değinilmesi gereken yegane şey inflamasyon. Çünkü artık adını sık duyduğunuz hastalıkların büyük kısmı kronik inflamasyon kaynaklı olabilir.

Dolayısıyla soruna göz atmak ve çözümleri değerlendirmek çok önemli.

Bu yazıda inflamasyon sebeplerini ve neden olduğu hastalıkları inceleyecek, ardından kronik inflamasyonu gidermek için yapmanız gerekenlerden bahsedeceğim.

Hazırsanız başlıyoruz!

İnflamasyon nedir?

Önce tanım ile başlamak istiyorum. Çünkü terimleri bilmeniz yola doğru devam etmemiz için oldukça önemli.

İnflamasyon, Türkçe adıyla yangı veya iltihap vücudunuzun zararlı bir etkeni durdurmak için verdiği doğal bir cevaptır. Bu cevap çok önemli. Çünkü eğer zararlı bir bileşene karşı kendini savunamayan bir vücudun dışarıdaki “kurtlar sofrasında” hayatta kalması imkansız.

Sistem işleyişi ise oldukça net. Öncelikle belirli bir noktadan uyarı (bir nevi yardım çağrısı) geliyor. Sonra vücuttaki savunma elemanları bu uyarıyı fark ediyor bölgeye gelmeye başlıyor.

Ardından savunma, temizlik ve diğer birçok göreve sahip bağışıklık elemanları uyarı alanında toplanıyor. Sorun her ne ise çözüyor ve dağılıyorlar.

Tabi durum bu kadar basit değil (keşke öyle olsa). Arka planda önce histamin salınımı ardından lökositlerin dokuya girişi, oluşan uyarılarla beraber ile interlökin salınımı ve benzeri mekanizmalar süreci inanılmaz bir hale getiriyor.

Ama bunlar sizin için hiç önemli değil. Hadi devam edelim.

Buraya kadar her şey muhteşem. Vücudunuz görevini layığıyla yerine getirdi. Peki sorun ne?

Sorun inflamasyon uyarısının sürekli hale gelmesi yani kronik inflamasyon.

Kronik inflamasyon nedir?

İnflamasyonun vücudunuzun zararlı etkenler ile savaşma yöntemi olduğundan bahsettim. Zararlı etken ortadan kalkınca tabi ki inflamasyon süreci de biter.

Burada ortadan kalkmayan veya sürekli maruz kaldığınız inflamasyon uyarıcıları olabilir. Örnek olarak gluten intoleransından gidelim.

Bazı bireyler glutene karşı hassas. Yani bedenleri gluteni aynı bakteri gibi zararlı bir bileşen olarak görüyor. Bu bireyin durumu bilmeden sürekli olarak gluten içeren besinleri tükettiğini düşünün.

Vücudundan sürekli olarak bir alarm durumu, savunmada kalma uyarısı oluşur. İşte kronik inflamasyon tam olarak budur.

Vücudunuz sürekli olarak savaşacak bir şey olduğunu düşünür, sürekli olarak savunma hücreleri ve diğer yapıları oluşturur ama gerçekte yel değirmenleri ile savaşıyordur.

Şimdi aklınıza ne güzel vücut sürekli olarak savunma halinde kalsın, ne olacak ki? sorusu geliyor olabilir. Hemen cevaplayayım.

Kronik inflamasyonun zararları neler?

Vücudunuzun savunma halinde kalması demek sürekli olarak savaşmaya açık yapıların dolaşım sisteminde gezmesi demek. Hepsi birer “serseri mayın” olan bu savunma hücreleri belirli noktalarda size sorun yaşatır.

Alerji: Savunma hücrelerinin fazla olması demek sizin için normalde zararlı olmayan maddelere karşı hassas olmanız demek. Bu durum birçok alerjinin ortaya çıkmasına ön ayak olabilir.

Alzheimer hastalığı: Savunma hücreleri diğer yapılar gibi beyin hücrelerinize dolaylı yoldan zarar verebilir (1). Hatta yapılan bir araştırmada inflamasyonu gösteren kan değerleri (CRP ve IL-6) yüksek olan bireylerin zihinsel performanslarının daha düşük olduğu gösterilmiştir (2).

Zihinsel performansa değinmişken depresyon ile ilgili de açıklama yapmak istiyorum. Kronik inflamasyonun depresyon ile ilişkisi biliniyor. Ama mekanizma net değil.

Dolayısıyla kötü yaşam tarzının depresyon ile ilişkisini bu yolla da açıklayabileceğimizi bilmenizi istiyorum.

Kalp damar hastalıkları: İnflamasyonun sürekli olarak tetiklenmesi damarlarınızda oluşan kolesterol plaklarını tetikleyebilir, büyümelerine neden olabilir veya daha fazla pıhtılaşma yaratabilir. Dolayısıyla kronik inflamasyon kalp damar hastalıkları için her zaman büyük bir risk faktörüdür (3). Burada kalp damar hastalıkları grubuna yüksek tansiyonu da almanız gerektiğini eklemek istiyorum.

Kanser: Bağışıklık sisteminin kanser sürecinde ne kadar önemli olduğunu daha önce anlatmıştım. İnflamasyonun da bir bağışıklık sistemi yanıtı olduğu düşünülünce bağlantı kurmak zor değil. Ayrıca kronik inflamasyonun tümör oluşumunda, yayılımında ve diğer birçok basamakta etkili olabileceğini biliyoruz (4).

Tip 2 diyabet: Sonradan gelişen ve yaşam tarzıyla yakından ilişkili olan tip 2 diyabetin en büyük sorumlularından biri kronik inflamasyon. Çünkü inflamasyon sırasında salınan ve kronik inflamasyonda çok yüksek olan bazı maddeler (sitokin ve proinflamatuar) hücrelerin insülin kullanım mekanizmasını bozabilir. Sonuç önce insülin direnci, sonra ise tip 2 diyabet (5).

Görüyorsunuz değil mi? Ölüme sebebiyet veren, kronik yani sürekli devam eden birçok hastalığın kökeninde kronik inflamasyon var.

Yani kötü yaşamın, beslenmenin ve diğer etkilerin sonucunda vücudunuzun tepkisi size zarar veriyor ve durumu çözmek çok kolay.

Merak etmeyin, hiçbir soru cevapsız kalmayacak. O zaman devam!

Kronik inflamasyonun belirtileri ve risk faktörleri

Kronik inflamasyon ani gelişmediği ve aşırı boyutlara ulaşmadığı için çoğu zaman ciddi bulgular oluşturmaz. Burada dikkat etmeniz gereken şey basit görünen, dikkat etmediğiniz ama bizim için önemli olan belirti grupları.

Onları şöyle sıralıyorum:

  • Kronik yorgunluk ve bitkinlik: Bu durum birçok sebeple ortaya çıkabilecek olsa da yorgunluk inflamasyon sürecinin hücre enerji metabolizmasına zarar vermesinden kaynaklı olabilir.
  • Deri bulguları: İnflamasyon faktörleri kan dolaşımına girdikten sonra deri üzerinde bulgu vermeleri ile ünlü. Özellikle sebepsiz kızarıklıklar, kaşıntılar ve diğer bulgular (egzama gibi) kronik inflamasyonun belirtileri olabilir (6).
  • Yeni gelişen alerjiler: İnflamasyon sürecinde bağışık sisteminiz daha duyarlı hale getirilir. Bu durum daha fazla alerjik reaksiyon oluşmasına neden olur. Son zamanlarda farklı maddelere gelişen alerjileriniz var ise aklınızda soru işaretleri oluşmalı.
  • Sindirim sistemi problemleri: Kronik inflamasyonun köken aldığı en önemli yer bağırsaklarınızdır. Özellikle gluten ve lektin intoleransı olan bireylerde oluşan gaz, hazımsızlık, ishal atakları gibi sindirim sistemi sorunlarına dikkat edilmeli.

Tabi ki belirtiler her zaman net olarak ortaya çıkmıyor. Bu sebeple risk faktörlerini de incelemek gerekiyor. Birden fazla risk faktörü olan kişiler kronik inflamasyon açısından her zaman tetikte olmalı.

İşte önemli risk faktörleri:

  • Aşırı kilo: Yağ kütlesi inflamasyon oluşturma konusunda oldukça etkilidir.
  • Beslenme: Kötü beslenme -ki ileride bu konuya değineceğim- inflamasyonu arttıran en önemli sebeplerden biridir. Özellikle uzun süren ve alışkanlık haline getirilmiş aşırı karbonhidrat, sağlıksız yağ ve işlenmiş protein kaynaklarının tüketimi en önemli sorumlulardan.
  • Yaş: İleri yaş hücresel düzeyde işleyişi yavaşlatır, antioksidan kapasiteyi azaltır. Bu durum daha fazla serbest oksijen radikali ve daha fazla inflamasyon ortaya çıkması demek.
  • Kan yağları: Bilinenin aksine tüm kan yağları zararlı değil. Yani HDL artışı bizim için inflamasyon sürecindeki herhangi bir bozukluğu göstermiyor. Burada dikkat etmeniz gereken şey özellikle trigliserit ve VLDL düzeyleri. Bu değerlerin kontrolsüz yüksekliği ciddi bir inflamasyon riski oluşturur.
  • İnsülin direnci: Burada ciddi bir anlam karmaşası var. Sebebi ise insülin direncinin kronik inflamasyonun hem sebebi hem de sonucu olabilmesi. Çünkü inflamasyon kan şekeri kontrolünü bozarak insülin direnci oluştururken; var olan insülin direncine bağlı kontrolsüz ve yüksek seyreden kan şekeri vücutta inflamasyon oluşturur. Dolayısıyla insülin direnci olan kişiler inflamasyon açısından ciddi risk taşırlar.

Kronik inflamasyon tanısı

Kronik inflamasyonun çözülmesi gereken bir sorun olduğunu artık biliyoruz. Peki kronik inflamasyondan muzdarip misiniz?

Bunu anlamak için yapılacak birkaç test var. Ne yazık ki bu durum hastalık olarak değerlendirilmediği için tanı yöntemleri kısıtlı ve birçok hastanede yok.

Dolayısıyla eğer aşağıda bahsedeceğim tetkikler yok ise düşünce ve bulgular üzerinden gitmekte fayda var.

Hassas CRP düzeyleri: Bu tetkik normal CRP’den farklıdır ve düşük CRP düzeylerini daha iyi gösterir. Kronik inflamasyonda da sınırlı ve hafif bir yanıt beklediğimiz için hassas CRP en kullanışlı yöntem olarak değerlendirilir.

İnterlökin düzeyleri: Çok az merkezde yapılan ve inflamasyon sürecinde görev alan hücrelerin saldığı TNF-α, IL-6 ve IL-8 düzeyleri yol gösterici olabilir.

Yukarıdaki tetkiklerin haricinde eğer var ise fibronojen düzeyleri de bakılabilir.

Tabi ki bu başlık daha çok sağlık profesyonelleri için. Durumdan şüpheniz varsa ve konuyla ilgili muayene oluyorsanız bu değerlerin takip edildiğinden emin olmanız gayet önemli.

Anti inflamatuar hayat: Diyet, egzersiz ve yaşam tarzı

Kronik inflamasyon çok sık rastlanan ve birçok hastalığa öncülük eden bir durum. Dolayısıyla kesinlikle dikkat etmeniz ve çözmeye çalışmanız gerekiyor.

Bunun için özelleştirilmiş birkaç önerim olacak.

İnflamasyonu azaltmak için diyet

Beslenme sürecini düzenlerken amacımız yeni inflamasyon oluşumunu engellemek ve mevcut inflamasyonun azaltılmasına yardım etmek olacak.

Bunun ilk ve en önemli adımı Paleo (taş devri) tarzı beslenmek. Konu ile ilgili ayrıntılı bilgi bulabileceğiniz bir kaynağım mevcut.

Ama okumak istemeyenler için özet paketli, işlenmiş ürünlerden uzak durmak, karbonhidrat kaynaklarını azaltmak ve atalarımız gibi sağlıklı yağ, protein ağırlıklı beslenmek.

Normal kilolu kişilerde bile kalori kısıtlaması inflamasyonu azaltmak için ciddi önem taşır. Çünkü yediğiniz her şey bedeninizde metabolize edilirken bir stres faktörü, serbest oksijen radikali oluşturur. Dolayısıyla az beslenmek ve gerekirse intermittent fasting uygulamak çok ama çok önemli (7).

Karbonhidrat alımını azaltma hususunu açmak istiyorum çünkü konu çok önemli.

Karbonhidratlar özellikle de şekerler neredeyse herkesin maruz kaldığı bir besin grubu. Tek başına inflamasyon oluşturdukları gibi kilo almanıza neden olarak dolaylı yoldan da inflamasyon oluştururlar (8).

Bu sebeple diyetten ilk çıkartılması gereken besin grubu karbonhidratlar. Düşük karbonhidrat diyeti ile bu sorunu çözebilirsiniz.

Ayrıca vücudunuzda alerji oluşturan besinler olabilir. Bu besinleri biliyorsanız (gluten veya lektin gibi) hayatınızdan çıkartmalısınız. Eğer alerji sebeplerini bilmiyorsanız eliminasyon diyeti yaparak sorunu bulabilirsiniz.

Kesin uzak durmanız gereken bir besin grubu var. Yukarıda değindim ama tekrarlamak ve sıralamak istiyorum.

  • İşlenmiş et grupları,
  • Trans yağlar,
  • Tatlandırıcılar,
  • Fruktoz şurubu içeren besinler,
  • Şekerli içecekler,
  • Alkol ve kahve.

İkinci adım ise inflamasyonu azaltacak besinleri hayatınıza sokmak olmalı. Antioksidanlardan zengin besinler bu konuda çok etkili ve değerli.

Önerim taze, çiğ ve tarım ilacından uzak üretilmiş sebzeler olacak. Bunlardan en önemlileri,

  • Pazı,
  • Brokoli,
  • Ispanak,
  • Turp,
  • Ekstra virgin zeytin yağı,
  • Yeşil çay,

olacak. Ayrıca balık türleri omega-3 yağ asitlerinden zengin olduğu için inflamasyonu azaltma konusunda ciddi etkilere sahiptir.

Yaşam tarzı ve egzersiz

Bu başlık içinde ilk olarak ağır metal ve toksik etken maruziyetinden bahsetmem gerekiyor. Çünkü vücudunuza aldığınız toksik kaynaklar ve ağır metaller yabancı ve zararlı olarak algılandığı için ciddi inflamasyon yanıtı oluşturur.

Dolayısıyla ağır metallerden uzak durmanız ve toksik etkenleri hayatınızdan çıkarmanız gerekiyor. Atacağınız birkaç basit adım bu konuda ciddi gelişme sağlamanıza yardım eder.

  • Evinizdeki temizlik malzemelerini gözden geçirin, ağır metal ve toksik madde içerenleri kullanmayın,
  • Tükettiğiniz balıklara dikkat edin, ağır metal açısından çok kötü bir profile sahip olabilirler,
  • Kozmetik ürünlerinin (şampuan ve duş jeli dahil) kullanımını azaltın, mümkünse hayatınızdan tamamen çıkartın.

İkinci konu egzersiz. Çünkü egzersiz vücudunuzun doğal antioksidan kapasitesini geliştirir. Bu durum inflamasyon ile savaşmak için size düzenli olarak destek olur.

Tavsiyem haftada minimum üç gün, günde 30-60 dakika arası orta tempolu egzersiz. Burada “ne kadar çok egzersiz yaparsam o kadar fayda sağlarım” şeklinde düşünmemeniz gerekiyor. Çünkü fazla egzersiz vücudunuzun toparlayabileceğinden daha fazla hasar oluşturur.

Bu durum sizin fayda değil, zarar görmenize neden olur.

Uyku ayrıca önem taşıyan bir durum. Çünkü bağışıklık sisteminin kontrol ve sağlıklı çalışma düzeninde uyku süresi ve düzeni etkili rol oynar.

Yapılan araştırmalarda kötü uyuyan bireylerde kronik inflamasyon belirteci olan ve daha önce belirttiğim TNF-α ve IL-1β düzeynin arttığı biliniyor (9).

Yani kötü uyku inflamasyona sebep olan en önemli etkenlerden biri!

Stres son odak noktamız olmalı. Çünkü stres zihnen yaşanan bir durum olduğu için bireyler vücutlarının zarar görmediğini düşünüyor. Ama gerçek tamamen farklı.

Yapılan araştırmalar ile beraber söyleyebilirim ki stres inflamasyonu arttıran önemli faktörlerden biri (10). Dolayısıyla uzak durmanız gerekiyor. Eğer stresten nasıl uzak duracağınızı kara kara düşünüyorsanız sizin için güzel bir yazım var. Okumanızı tavsiye ederim.

İnflamasyon için supplement önerileri

Beslenme, yaşam tarzı ve egzersiz temposunu düzenlemek bazen -özellikle ileri yaş grubu için- yeterli olmuyor. Bu durumda supplementler ilk tercihim oluyor.

Sık kullandığım, güvenli bulduğum destekler şunlar:

  • Zerdeçal ekstraktı: İçerdiği curcumin etken maddesi çok güçlü bir antioksidandır. Bu etkisiyle zerdeçal inflamasyonu azaltan en önemli desteklerden biri olarak pratikte yerini alıyor.
  • Omega-3 destekleri: Omega-3 yağları inflamasyonu azaltma sürecinde ciddi yardımı dokunan bir diğer supplement. Artık çok az omega-3 alımı yapan toplumu düşününce destek almak bazı bireylerde kaçınılmaz oluyor.
  • Vitamin ve mineraller: Birçok vitamin ve mineralin eksikliğinde inflamasyon artışı görüyoruz. Dolayısıyla eksiklikleri takviye etmek çok önemli. Özellikle D vitamini, magnezyum, çinko ve E vitamini ilk seçenekler. Ayrıca takviye edilecek vitaminleri iyi seçmek ve mümkünse eksikliği önce besinler ile tamamlamaya çalışmak çok önemli.

Bununla beraber koenzim q10 ve resveratrol gibi antioksidan destekler inflamasyonu azaltırken, N-asetil sistein (NAC) tedavide kullanılabilir.

Artık kronik inflamasyon ile ilgili tüm ayrıntıları biliyorsunuz. Anti inflamatuar yaşamın gerekliliklerini hayatınıza adapte etmeyi unutmayın.