Türkiye’deki sezaryen doğum oranı giderek artıyor ve 2017 yılında da %50’yi geçti. Bu durum sezaryen doğum ile çocuk üzerinde ortaya çıkabilecek bozuklukların daha sık yaşanması demek.

Konu hakkında birçok aile soru soruyor ve bunu değerlendirmek çok önemli.

Tabi ki değerlendirmekle kalmayacağım. Alternatif çözüm önerilerim de var. Bunlar bebeğinizi sezaryen doğumun zararlarından ve muhtemel sorunlardan koruyabilir.

Sizi daha fazla bekletmek istemiyorum.

Hazırsanız başlıyoruz!

Yazı İçeriği

Sezaryen doğum ve olası problemler

Sezaryen bazen tıbbi bir zorunluluk. Ama son zamanlarda sezaryen, tıbbi zorunluluktan öte gebelerin isteği, korkusu ve diğer durumlar sebebiyle daha fazla tercih ediliyor.

Yazının başında da açıkladığım üzere 2017’de her iki gebeden biri sezaryen ile doğum yapmış. Bu inanılmaz bir rakam. Durum o kadar vahim ki 2015 yılında OECD ülkeleri arasında sezaryen doğum sıklığında 1. olduk.

Peki ülkemizde sık uygulanan sezaryen gerçekten kötü bir işlem mi?

Burada sezaryen doğum sırasında meydana gelecek problemlerden bahsetmiyorum. Bir kez sezaryen ile doğum yapıldığında sonrasında da sezaryen doğum yapma gerekliliğine de değinmiyorum.

Bu yazıdaki konum bebeğinizin sağlığı!

Sezaryen doğum bebeğinizde olası birkaç sorun oluşturur. Hadi incelemeye başlayalım.

Obezite riski artar

Vajinal yani normal doğumun en önemli özelliği bebeğin annenin doğum kanalında bulunan bazı önemli ve faydalı bakteriye doğum sırasında maruz kalmasıdır.

Bu durum çocuğun bağırsaklarında erken dönemde doğru bakteri bileşiminin oluşmasını sağlar. Aksi halde erişkin bireylerde gördüğümüz gibi kötü bağırsak florası sebepli obezite riski artar.

Yapılan araştırmalarda sezaryen doğumun çocukluk ve erişkinlik sürecinde obeziteye sebep olabileceğini gösteriyor (1, 2).

Yani sağlıklı ve normal kilolu annelerin çocuklarının obezite riskinden korunması için vajinal doğum ile anne ile teması oldukça önemli.

Burada önemli bir nokta var. O da bozuk bağırsak florası olan anneler.

Eğer bir anne bozuk bağırsak florasına sahipse sezaryen doğum çocuğu kötü bakteri florasından korur. Dolayısıyla yukarıda açıkladığım durumlar sadece sağlıklı ve normal kilolu anneler için geçerli.

Bağışıklık sistemi ile ilgili hastalıkların riski artar

Bağışıklık sisteminiz oldukça karışık bir yapıya sahiptir. Bu yapının yerine getirdiği işlevler ise oldukça geniş bir aralıkta yer alıyor.

Burada sezaryen ve bağışıklık sistemi ilişkisini incelememiz gereken iki ana odak var. İlki otoimmün hastalıklar. Basit olarak otoimmün hastalıklar, bağışıklık sisteminin kendi vücut hücrelerine saldırması anlamına geliyor.

İkinci konu alerjik problemler. Mekanizma ise yine bağışıklık sistemi ile alakalı. Etrafınızda olan ve vücudunuzun normalde tepki vermemesi gereken toz, polen gibi alerjenlere vücudunuzun aşırı tepki vermesi ile alerji olarak adlandırılıyor.

Peki sebep ne?

Net bir şey söylemek güç. Ama tahmin ettiğimiz neden yine bağırsak florası. Açıklamama izin verin.

Bağırsaklarınız bağışıklık sisteminin eğitildiği ana merkezlerden biri. Çünkü birçok alerjen ve zararlı mikroorganizma bağışıklık sistemine bağırsaklarda tanıtılır. Bu şekilde bağışıklık sisteminiz doğru şeylere tepki verir, kendi vücut hücrelerine saldırmaz.

Yapılan araştırmalar sezaryen olan bebeklerin normal bebeklere göre daha fazla otoimmün hastalık riskine (tip-1 diyabet gibi) sahip olduğunu ve kötü alerjik tepkiler (astım ve alerjik rinit gibi) verebileceğini gösteriyor. (3, 4, 5)

Bunlarla beraber sezaryen sonrası bebeğin süte erişmesi gecikecek ve büyük ihtimalle süt verimi azalacaktır. Bu durum bebeklerin en önemli ihtiyacından uzak kalması demek.

Ayrıca çocuk süt alabilse bile kötü bağırsak florası ile beraber sindirim zorluğu yaşayacak ve gaz, şişkinlik gibi durumlar daha sık görülecektir.

Yani sezaryen doğum sadece flora kaynaklı sorunlara sebep olmaz.

İşte sezaryen ile doğduğu için sinirlenen bir bebek 🙂

Sezaryen doğumun sorunlarını azaltmak

Yazının geri kalan kısmında gördüğünüz üzere sezaryen doğumun bebekte kötü bağırsak florası ile ilgili birçok noktada sorun oluşturabilir.

Bu durumu engellemek için son zamanda birçok farklı yöntem düşünüldü. Bu yöntemlerden en mantıklı olanı annenin vajenininden alınan bakteri kültürünün doğum sonrasında bebeğe aktarılmaya çalışılması. Aynı vajinal doğum gibi.

Peki nasıl?

Bu konuyla ilgili yapılan bir araştırmada uygulanan yöntem gayet mantıklı (6).

Planlı sezaryenlerden bir saat önce steril su ile nemlendirilmiş steril tampon anne vajinasına yerleştirilir. Sonrasında bebek doğduktan hemen sonra tampon çekilir ve bebeğin önce yüz ve yanaklarına, sonra ise genital organ ve anal bölgeye sürülür.

Bu işlem bebeğin aynı vajinal doğum gibi anne florası ile erkenden tanışması için oldukça basit ve uygulanabilir bir yöntem.

Burada önemli birkaç nokta var. Bunlar şöyle sıralanıyor.

  • Annenin sağlıklı bir vajinal florası olması lazım. Bunun için doğumdan yakın zaman önce kadın doğum uzmanı haberdar edilmeli ve gerekli tetkikler yapılmalı. Annenin bakterial vajinozis açısından tetkik edilmesi, vajinal ph’ın 4,5’dan az olması ve diğer bulaşıcı hastalıkların değerlendirilmesi buradaki en önemli noktalar.
  • Tabi kötü florayı almak istemiyoruz. Dolayısıyla annenin sağlık durumu iyi bir şekilde tetkik edilmeli ve kötü flora varlığında bu yöntem uygulanmamalı.

Sezaryen doğum yapmalı mıyım?

Bazı soruların cevapları insanların hayatını değiştirir. Bu soru da onlardan. Çünkü yapılan bir hata bebeğinizin ve sizin hayatınızı tehdit eder.

Dolayısıyla sezaryen kararı önce hekiminizin. Gerçekten sezaryen olmanız gereken bir durum varsa lütfen normal doğum için ısrar etmeyin. Bahsettiğim “vajinal tampon” gibi yöntemler ile bebeğinizi olabildiğince korumaya çalışabilirsiniz.

Eğer sezaryen doğum yapmak için bir gereklilik yoksa lütfen yine hekiminizi dinleyin ve normal doğumdan yana olun. Bu bebeğiniz ve sizin için çoğu zaman daha doğru ve doğal bir yöntemdir.

Burada benim görevim hekim olarak size bilgi vermek. Dolayısıyla sizi takip eden hekiminize güvenmeniz ve sağlığınızı emanet etmeniz en doğrusu olacaktır.

Artık sezaryen doğum ve bebek sağlığı ile ilgili püf noktalara sahipsiniz. Aklınıza takılanları yorumlar aracılığı ile benimle paylaşmayı unutmayın!