Klinikte takip ettiğim birçok sedef (psöriasis) hastası var ve hastalarımın bana geliş durumlarından görüyorum ki ülkemizde konuyla ilgili yapılan doğru çalışma sayısı çok az.

Genel bakış açısı steroid veya bağışıklık sistemini baskılayan ajanlar ile tedavi yönünde. Tabi bu ilaçlar ile tedavi bir seçenek ama fayda gören hasta sayısı kısıtlı. Arada da hiçbir işe yaramayan binlerce liralık kozmetik ürünü önerilerini de görüyorum.

Peki tam olarak soruna yönelik uygulama yapmaya çalışan ve hastalığın kökenini araştıran biri var mı? Ne yazık ki çok az.

Bu yazıda size psöriasis hastalığı nedenleri ve nam-ı diğer sedef hastalığının tedavi yöntemlerini sıralayacak, gereksiz ayrıntılardan arındırılmış bir rehber oluşturacağım. Heyecanlandığınızı biliyorum.

Hazırsanız başlıyoruz!

Sedef hastalığı nedir?

Sedef hastalığı bireyin vücudunda yer seçmeden ortaya çıkabilen, deri üzerindeki kaşıntılı, kabarık ve normalden farklı renkte (kırmızı, gümüşi, pembe) lezyonlar ile ilerleyen kronik ve bulaşıcı olmayan hastalığa verilen isim.

Toplumun %1,5-2’sinde görülen bu hastalığın hem genetik hem de dış çevrenin etkisiyle ortaya çıkabileceği biliniyor (1). Dolayısıyla hastalığın tedavisinde veya yönetiminde köken araştırmak çok önemli.

Sedef hastalığı mekanizması

Sedef hastalığından kurtulmak istiyorsanız önce onu anlamanız gerekiyor. Süreci anlamak için ilk kural ise hastalığın derideki görünümünden öte tüm vücudu ilgilendirdiğini bilmeniz.

Çünkü artık anlıyoruz ki sedef otoimmün bir hastalık. Yani bağışıklık sisteminin kendi vücut hücrelerine karşı savunma geliştirmesi durumu. Hatta bu bağlantı o kadar net ki sedef hastalığına sahip bireylerin ikinci bir otoimmün hastalık geçirme riski sağlıklı bireylere göre çok daha fazla (2).

Gelişen savunma durumu deri yüzeyinde sürekli bir bağışıklık yanıtı oluşturur (inflamasyon) ve deri sanki sürekli zarar görüyormuş gibi hızlıca yenilenmeye başlar. Sonuç ise hastalığa ismini veren gümüşi-sedef rengi kabarık, kaşıntılı lezyonlar.

Derinin üst katmanının nasıl kızarıp kalınlaştığını bu görselde çok daha iyi anlayabilirsiniz.

Sedef hastalığı nedenleri

Sedef hastalığı ile ilgili kesin ve net bir suçlu yok. Sadece tahminler var. Dolayısıyla genel tıbbi literatür araştırmaları her zaman sonuçsuz kalıyor.

Ama tarafsız olarak baktığınızda ve mekanizmaları incelediğinizde durum biraz daha farklı. Gelin bir kez daha bakalım, kararı siz verin.

  • Beslenme: Tükettikleriniz sadece size besin öğesi sağlamaz. Aynı zamanda vücudunuza birçok farklı bileşen taşır. Bazı alerjenler, florayı bozan veya kötü yönde etkileyen beslenme şekilleri (basit şeker ağırlıklı) bağışıklık sisteminizin aktive olmasına neden olabilir. Aktive olan bağışıklık sisteminin tam bir serseri kurşun olduğunu söylememe gerek yok sanırım.
  • Çevresel faktörler ile ağır metal birikimi: Ağır metal birikimi artık her noktada karşımıza çıkıyor. Tüketilen su, solunan hava bile uzun vadede ağır metal birikimi için yeterli. Bu ağır metal birikimi bedeninizde kronik inflamasyon oluşturarak sedef hastalığının kökeninde yer alabilir. Ayrıca birikim sadece ağır metaller için geçerli değil, tarım ilaçları, suya karışmış çok küçük boyutlardaki plastik parçalar ve benzeri atıklar vücudunuzda ağır metallere benzer problemler oluştururlar.
  • Bağırsak sağlığı: Takip ettiğim hastalardan biliyorum ki bağırsak sağlığı birçok dermatolojik sorun ile ilişkili. Durum sedef içinde geçerli. Çünkü geçirgen bağırsak sendromuna yakalanmış veya kötü mikrobiyotaya sahip (kandidiazis) bir bireyde meydana gelen inflamasyon ve kanda artan alerjenler direkt olarak psöriasis (sedef hastalığı) etkeni olabilir (3).
  • Kronik inflamasyon: Beslenme, ağır metal ve bağırsak sağlığı kronik inflamasyon sebebi olmasına rağmen liste daha fazla uzatılabilir. Obezite, mental, metabolik, hücresel ve fiziksel stres ise bunlardan sadece birkaçı.
  • Oksidatif stres: İnflamasyon mekanizmasında önemli bir role sahip olan oksidatif stres ve antioksidan dengesi sedef hastalığı için ayrı bir noktada incelenmeli. Çünkü bireysel özellikler, genetik mutasyonlar aşırı oksidatif stres ile sedef hastalığının oluşumunda rol alabilir.
  • Enfeksiyon: Bazı enfeksiyonlar (stafilokok, streptokok vb.) bağışıklık sisteminin yanlış aktive edilmesine neden olur. Özellikle kronik enfeksiyonların bazılarına sahip bireylerde otoimmün hastalık riskinin artmış olduğunu düşününce bu durumu çok daha iyi anlayacağınıza eminim.

Tabi ki bu etkiler tek başına sebep değil. Konu ile ilgili beraber karanlıkta kalan, açıklama bekleyen birçok şey var. Dolayısıyla elimizden geleni yapmalı ve tedavi için doğru teknikleri uygulamaya çalışmalıyız.

Sedef hastalığı: Fonksiyonel tıp tetkikleri

Konvansiyonel tıpta sedef tanısı koyulduktan sonra yapılan tetkik havuzu çok dar. Yani sorunun kökenini bulma şansının en az bir kez denenmesi taraftarı olan bir hekim olarak size bu tetkiklerden ve amaçlarından bahsetmek istiyorum. Eğer konu ile ilginiz yoksa bu bölüm sıkıcı gelebilir. Dolayısıyla atlayabilirsiniz.

Öncelikle bağırsak sağlığı açısından geçirgenliğin tespiti için zonulin veya laktuloz:mannitol tetkiki (ülkemizde yok) yaptırmak oldukça mantıklı olacaktır. En azından bağışıklık sistemi sorunu olabilecek ve şüphelenilen durumlarda dışkıda mantar kültürü yaptırmak gerek.

Ardından hücrelerin antioksidan kapasitesini anlamak için MDA ve nitrotirozin inflamasyonu saptamak için ise CRP bakılabilir. Bu noktada sedimantasyon değerlendirmesi de bir noktada işe yarayabilir.

Ağır metal maruziyetinden bahsetmiştim. Aynı şekilde ağır metal analizi yapmanın gerekliliğini vurgulamak istiyorum. Hekimin muayenesine göre provoke edilmiş veya edilmemiş ağır metal analizleri kullanılabilir.

Tabi ki rutin kan tetkikleri ve kişiye özel olarak düşünülebilecek tetkikler listeye alınabilir.

Sedef hastalığının doğal tedavisi

Doğal tedavi terimi suistimal ediliyor. Yani komşuya iyi gelen, aktar amcanın hazırladığı veya muskacı dayının okuduğu bir anda “doğal tedavi” olarak nitelendiriliyor.

Ama hayır! Doğal tedavi kanıta dayalı olmalı ve kesinlike suistimal edilmemeli. Fitoterapi ve beslenme terapileri bu konuda bazen konvansiyonel tedavilerden çok daha fazla işe yarıyor.

Ama hatırlatmam gerekiyor. Ne olursa olsun hekiminize danışmadan hiçbir tedaviye başlamayın!

Sedef tedavisinin krem seviyesinden çok öte olduğunu belirtmeme gerek yok sanırım. Dolayısıyla destek olarak önerilebilecek kremlerden bahsetmeyeceğim.

Beslenme terapileri

Alerjenleri bulmak ve doğru şekilde uzak kalmak inflamasyonu azaltmak oldukça önemli. Özellikle bağırsak geçirgenliği olan durumlarda alerjen tüketimini azaltmak bir kat daha önem kazanıyor.

Burada eliminasyon diyeti yaparak şikayetlerin değişimine göre özel bir puanlama yaparak alerjenleri bulmak mümkün. Benim hastalarımda sık gördüğüm alerjiler gluten, lektin ve laktoz. Ama çok fazla alerjen var ve her şeye hazırlıklı olmak gerek.

Ayrıca anti inflamatuar beslenme yöntemlerini kullanmak ve alkolü kısıtlamak çok önemli. Birçok hastamda sadece alkolü kısıtlayarak ciddi değişimler görüyoruz.

Ayrıca vegan/vejetaryen beslenme doğru bireylerde olumlu etkiler oluşturuyor.

Bağırsak sağlığını düzeltmek

Burada yapacaklarımız çok basit. Bağırsak üzerindeki sorunu bul ve çöz. Sorunlar ise çok geniş bir aralıkta yer alıyor. Bazen geçirgenlik bazen ince bağırsakta aşırı bakteri çoğalması problemi olan SIBO, kandida bunlardan birkaçı.

Tabi ki bağırsakta yaşanan problemler uzun vadede birbirine bağlı olduğu için yeterince uzun bir süre sedef hastalığı ile boğuşan hastalarımda birden çok bağırsak sorunu aynı anda bulunuyor.

Genel olarak tavsiyem ise şunlar:

  • Mide asidini düzenleyin.
  • Bağırsak bakterilerini modüle edin ve sedef için kişiye özel probiyotik karışımları ile bağışıklık sistemini yatıştırın.
  • Geçirgenlik varsa bağırsak duvarını onarın. Gerekirse bir süre açlık uygulayarak bağışıklık yanıtını azaltın.

Burada bağırsak bakterilerini düzenlerken fitoterapi ajanlarını ve anti-fungal/bakteriyel ilaçları beraber kullanmak gerekiyor. Çünkü çoğu zaman geçmiş antibiyotik kullanımlarına bağlı olarak bakteriler veya mantarlar dirençli oluyor.

Doğru destekleri kullanmak

İnflamasyonu azaltmak ve antioksidan kapasiteyi azaltmak için doğru destekleri beslenmeye sokmak şart. Buradaki en önemli nokta ise sorunu bulup o noktayı destekleme ihtiyacı.

Yani hücre içi enerji üretimindeki sorunlara bağlı olarak oluşan mitokondrial streste koenzim q10 verilebilecekken hipotiroidili bireylerde selenyum eksikliğini düşünüp (tetkik edip) takviye etmek gerekebilir.

Ben hastalarıma öncelikle birçok kişinin eksikliğini yaşadığı D vitamini ve esansiyel yağlar (EPA, DHA, GLA) takviyesi öneriyorum. Diğer öneriler ise tetkiklerin sonucuyla beraber oluşuyor (4, 5, 6).

Ağır metal detoksu

Bu nokta çok önemli ve ne yazık ki ülkemizde ağır metal detoksunu doğru düzgün yapabilecek birkaç kişi/merkez var. Seksen milyona ulaşmış bir ülkede ağır metal detoksunun yapılamaması ne kadar kötü değil mi?

Burada fitoterapi ve klasik tıbbın ilaçlarına ihtiyaç duyuyoruz. Uygulama sırasında ise sarımsak ekstraktları gibi ağır metal atan ajanları verirken aynı zamanda çözülen ağır metallerin safradan ayrılıp tekrar emilmesini engellemek için (recirculation) psyllium gibi lifler verilebilir.

Bu konuda özel pratik ve uygulama çok önemli. Çünkü ağır metalin tipine göre farklı ajanları kullanmadan etki görmeniz imkansız.

Destekleyici noktalar

Hastaların ihtiyaçları ve yaşam tarzları çok farklı. Dolayısıyla hastalığın oluşmasında görev alan etkenleri değerlendirmek çok önemli.

Yoğun strese sahip bireylerde mental yükü azaltmak için çalışmak, doğal antioksidan mekanizmaları harekete geçirmek için egzersiz yaptırmak veya insülin direncine bağlı aşırı insülin salınımı (hiperinsülinemi) varsa düşük karbonhidratlı beslenmeyle sorunu çözmek bunlardan bazıları.

Yani uzun süredir sedef ile ilgilenen ve hasta bakan bir hekim olarak çözümün mutlaka kişiye özel olduğunu söylemek istiyorum.

Artık sedef (psöriasis) hastalığının doğal tedavi yöntemleri hakkında birçok ayrıntıya sahipsiniz. Merak ettiklerinizi bana yorumlar aracılığı ile sorabilir, sedef tedavisi ile ilgili randevu alabilirsiniz.